Künyesi
Acı Çikolata, Laura Esquivel
İspanyolca aslından çeviren: Havva Mutlu
Özgün adı: Como Agua Para Chocolate
İlk basım: 1993
19. Basım: Haziran , 2020
Meksikalı yazar olan Laura Esquivel'in açık ara en iyi romanı olduğunu söyleyebilirim. Daha önce okuduğunuz hiçbir romana benzemiyor. Laura'nın çoğu yazardan ayrılan özgün tarzı biz okurları adeta kitabın içine çekiyor ve sayfalar arasında büyülü bir yolculuğa çıkartıyor. Merak unsurunun ön planda olduğu olay örgüsünün de bunda payı büyük elbette.
Gelelim Acı Çikolata'ya , Meksika devrimi zamanında geçen olay örgüsünün baş kahramanı De La Garza ailesinin en küçük kızı olan Tita'dan başkası değildir. Tita evin yaşlı aşçısı Nacha ile mis gibi kokular arasında mutfakta büyüyen bir kızdır. nacha'nın hiç çocuğu olmadığından Tita'yı kendi çocuğu gibi benimser ve bakımını üstlenir. Ona mutfakta bildiği her şeyi öğretir. Tita'nın annesi Elena ise sert , otoriter, kuralcı ve geleneklerine bağlı bir kadındır. Evde herkes ondan çekinir ve sözünün dışına çıkmaya kimse cesaret edemez. Tita bile! Otoriter olabilmek için herkesle arasına mesafe koyan Elena anne evde her konuda karar merciidir. Ona sormadan hiçbir şey yapılmaz. De la Garza ailesi varlıklı bir ailedir. Tita , ablaları ve aşçılarıyla birlikte yaşarlar. Tita'nın babası büyük kızı Gertrudis'in kendisinden olmadığını öğrendiğinde bu gerçeği kaldıramamış ve ölmüştür. Aile ara ara devrimcilerin yakıp yıktığı yağmaladığı kızlara tecavüz ettiği şehirde korkarak yaşamaktadırlar ta ki Tita'nın yıllardır sevdiği Pedro onu istemeye gelene kadar. Fakat Elena anne Tita'yı vermek istemez geleneklere göre Tita evin en küçük kızı olduğundan evlenmesi yasaktır ve ölene kadar annesine bakmakla yükümlüdür. Bu sebeple Pedro'ya Tita'nın ablasını vermeyi teklif eder. Pedro Tita'ya yakın olmak için bu Teklifi kabul edecek mi yoksa kaderlerine razı olup birbirlerinden vazgeçecekler mi orasını okura bırakıyorum. Tita mutfakta büyüdüğünden kişiliğinin yemeklerle tuhaf bir bağı vardır. Yaptığı yemekler Tita'nın ruh halinden etkilenir. Kitap 12 bölümden oluşur. Her bir bölüm bir ayı temsil eder. Söz gelimi Ocak ile başlar Aralık ile biter. Ve her bir bölüm bir yemek , tatlı veya aperatif tarifi ile başlar. Bu tarifleri Esquivel olay örgüsüne öyle yerinde katar ki tariflerle muazzam bir seromoni yaratır. Bana öyle geliyor ki her bir tarif aslında bir metafordur. Esquivel'in kıvrak zekasını yansıtır. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse 6.Bölüm olan ''Kibrit Eczası'' psikiyatrist John'un Laboratuvarında kibrit çöpü yapımı yoluyla okura hafızalarda uzun süre yer edecek büyülü mesajı verir. Bu kısmı kitaptan aynen alıntılayacağım ''Hepimiz içimizde bir kutu kibritle doğarız. Ama tek başımıza bunu yakamayız...
Oksijene ve mum alevine ihtiyacımız vardır. Örneğin oksijen sevdiğimiz insanın nefesinden gelebilir. Mum aleviyse güzel bir yemek , müzik , okşamalar ya da güzel sözlerdir. Bunlardan biri parlamaya neden olur ve içimizdeki kibritlerden birini yakar. Bir an yoğun bir heyecan hissederiz. İçimize çok hoş bir sıcaklık yayılır. Bu sıcaklık zamanla yavaş yavaş yok olur. Sonra yeni bir parlama olur ve içimizde bir kibrit daha yanar. Bu duyguyu yaşamak isteyen herkes , kendi içindeki patlayıcıları keşfetmek zorundadır. Bunlar yanarak ruhumuzun beslenmesine yardımcı olur. Yani başka türlü söylersek bu yanma ruhumuza enerji verir. Bir kişi eğer kendi tutuşturucularını zaman içinde keşfedemezse , içindeki kibritler nemlenir. Hiçbir şekilde yanmaz olur. O zaman ruhumuz bedenimizi terk eder. Karanlıkların içinde el yordamıyla boş yere kendisine besin arar. Ona besin sağlayacak tek kaynağı terk ettiği , soğuktan titreyen o vücutta olduğunu bilmez.'' kibrit çöpü metaforuyla freud'un Libido olarak adlandırdığı Adler'in ise yaşam enerjisi dediği kavram anlatılmak isteniyor olabilir. Buradan hareketle herkesin kendi motivasyon kaynaklarını bulması gerektiği sonucuna ulaşabiliriz. Bunu Tita'nın karakteri üzerinden ele alacak olursak , Tita henüz kendi ateşleyicilerini keşfedememiş keşfetmesine uygun ortam yaratılamamış bir kızdır. Elena anne'nin baskın karakteri Tita'yı içedönük ve itaatkar olmaya itmiş her zaman kendisinden önce başkalarını düşünmesini sağlamıştır. Elena Anne'den öyle korkar ve çekinir ki hayatı boyunca içindeki onun sesini susturamaz. Elena Anne öldükten sonra bile etrafta onun hayalini görmeye onu eleştiren sesini duymaya devam eder. Bu yönüyle Tita bana ''Masumlar Apartmanı - Safiye'' karakterini anımsatır. İzleyenler ne demek istediğimi anlayacaktır. Kafasının içinde kendisine karşı olabildiğince sert ve acımasız , onu sürekli yargılayan bir anne figürü vardır. Tita için de Elena anne'dir bu. Mükemmelliyetçi ve otoriter annelerin çocuklarına bazen bilerek bazen de bilmeyerek bıraktığı bir mirastır bu. Aşırı baskıcı ve otoriter bir anneyle fiziksel istismara maruz kalarak büyüyen Tita için her şey doktor John ile tanışmasıyla değişir. Sevginin ve şefkatin psikolojik rahatsızlıkları nasıl iyileştirdiğini okuruz. Yaşadığı travma sebebiyle daha çok çocuklarda görülen mutizm'in benzer bir versiyonunu travma sonrası stres bozukluğuna bağlı olarak yaşayan Tita'yı Doktor John sevgisiyle hayata yeniden bağlar. Onun her şeye yabancılaşmasına izin vermez. Ona evlenme teklifi edeceği zaman hediye olarak verdiği bir kutu kibrit de çok manidardır.
Ama her şey böyle bitecek sanıyorsanız yanılıyorsunuz! Esquivel okuru ters köşe yapıyor. Altını çizmelere doyamayacağınız bir okuma sizleri bekliyor benden söylemesi!
İrem ÇAVDAR