Bağlanma kavramı John Bowlby'nin tanımlamasıyla: "Yaşamın erken dönemlerinden itibaren bebeklerin bakım verenle (çoğu zaman anne) kurdukları iletişim örüntüsüdür ve erken yaşlarda bağlanmanın türü belirlendikten sonra yaşam boyunca aynı şekilde süregider.
Bu bağlanma sürecini dönemlere ayırarak bakacak olursak, 3 döneme ayırabiliriz. Şimdi, bunlarla birlikte bağlanma kuramını daha yakından incelemeye başlayalım.
Bağlanma Öncesi Dönem: Doğumdan yaklaşık 2,5 aya kadar devam eden bu dönemde bebek öncelikle; açlık, susuzluk gibi fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır ve anne de bunları karşılamakla yükümlüdür. Bu durum bebek ile anne arasında duygusal bir bağ oluşmasını başlatır. Başta baba ve kardeş gibi ailenin diğer fertleri ise bu duygusal ilişkiyi güçlendirmektedirler. Bu süreç içinde anne: "öğreten ve bebek tarafından güvenilen bir varlık" halini almaktadır. Bunun yanında bebek anne ile yabancı arasındaki ayrımı yapmamış olup, dikkatini anneye tam olarak yoğunlaştırmamıştır.
Bağlanma İşaretlerinin Ortaya Çıktığı Dönem: 2,5 aylıktan 6. aya kadar sürebilecek bu dönemde bebek artık dikkatini yabancılardan anneye çevirmeye başlamıştır. Anne ile aralarında bebeğin ihtiyaçlarına da uygun olacak şekilde bağ oluşmaya başlamış olup; bebek ihtiyaçlarını genellikle ağlayarak göstermektedir.
Bağlanmanın Tam Olarak Gözlendiği Dönem: 6. aydan yaklaşık 2 yaşına kadar sürecek bu dönemde bebek bağlanmasını gerçekleştirecektir. 6. aydan itibaren başlayan ve "güvenli bağlanmış" bebeklerde görülen; yavaş yavaş anneden ayrılma başlar. Anne bedeni ile kendi bedeninin farklılığını fark etmeye başlayan bebek vücudunu annenin kucağındayken daha iyi konumlandırabilir ve aynı zamanda sosyal gülümseme edinir. Ortalama 8. aydan itibaren de dikkatini çoğunlukla annesine yönlendiren bebek yabancılarla karşılaştığı zaman kaygı, korku gibi duygular geliştirebilmektedirler.
Peki nedir bu "güvenli bağlanma"? Bowlby'den sonra Ainsworth ve arkadaşları tarafından geliştirilen kuramda, farklı bağlanma türlerinin olduğundan bahsedilmiştir. Bağlanma, başlıca "güvenli" ve "güvensiz" olarak ayrılmakla birlikte güvensiz bağlanma kendi içinde "kaygılı/kararsız" ve "kaygılı/kaçınan" olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Şimdi de güvenli bağlanma ile başlayalım:
Güvenli Bağlanma: Güvenli bağlanmış çocuklar, bir tehdit karşısında annelerinin her zaman yanında olduğunu bilen ve onların kendilerini koruyacağını bilen çocuklar diyebiliriz. Anne bebeğin yanından ayrıldığında bebek tepki verir yani ağlar. Bowlby'e göre ağlamak ise bir uyum davranışı yani sıkıntısını belli etme biçimidir. Güvenli bağlanmada bebek annenin yanına geleceğini bilir ve geldiğinde de rahatlar. Daha ileri yaşlarda ise çocuk rahatlıkla bir odada oyuncaklarıyla oynarken annesi başka odaya geçebilir. Çocuk yine herhangi bir tehdit durumunda annesinin onu koruyacağından emindir.
Çocuğun güvenli bağlanma geliştirebilmesi için annenin bebeğe karşı tutarlı davranması gerekmektedir. Anne duyarlı ve bebeğin ihtiyacı olduğu her durumda ulaşılabilir olmalıdır. Toplum içinde çok duyulan "çocuk her ağladığında kucağa alınmaz" düşüncesi yerine bebeğin ihtiyacına yönelik davranışlar sergilemek yani onun ihtiyacını bulmaya çalışmak daha doğru olacaktır. Yapılan bir araştırmaya göre; ağlayan bebeklerin ağlayışlarına cevap verilmediğinde bebek daha fazla ağlamakta ve bebekler daha fazla ağladığında ise anneler onları bırakmayı tercih etmekte ve bebeğin ağlamasına aldırmamaktadırlar. Böylece daha fazla ağlama ve annelerin daha fazla geri çekilmesi gibi bir kısır döngü ortaya çıkmaktadır. Özetle, bebeğin ağlama ve diğer davranışları ana baba tarafından soğukkanlılıkla karşılanıp gereken çözümün o şekilde bulunması daha yararlı olacaktır.
Güvensiz Bağlanma: Güvensiz bağlanma, adından da anlaşılacağı üzere çocuğun; annenin davranışlarından emin olamadığı için güvenli bağlanamaması kaynaklı ortaya çıkmaktadır. Eğer anne bebeğin ağlamalarına(yani ihtiyaçlarına) bazen cevap verip bazen vermeme, bazen geç cevap verme gibi tutarsız davranışlar sergilediğinde bebek annenin, ihtiyacını karşılayıp karşılamayacağından emin olamamaktadır. Bu "kaygılı/kararsız" bağlanma biçimi olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda bebek, anne yanından ayrıldığında ağlamakta ama anne yanına geldiğinde genellikle yatışmamaktadır. Hatta anne kucağına aldığında da ağlamanın yanında elleri ve ayaklarıyla anneye tepki verme gözlenebilmektedir. Anne ayrılırken ise annenin ayrılmaması için direnirler. "Kaygılı/kaçınan" bağlanma türünde ise, anneler genellikle bebeğin ihtiyaçlarına hiç cevap vermediği veya çok geç cevap verdiği için bebeklerin annenin geleceğine dair inancı yoktur. Annelerin bebeklerine karşı hiç empati göstermediği, bebekleriyle duygusal bağ kurmadığı durumlarda görülen bu bağlanma türünde bebekler annesi ayrıldığında ağlamak gibi tepkiler vermezken anne döndüğünde de tepki vermemektedirler.
Yaşamın ilk 3 yılında anne babasına güvensiz şekilde bağlanan çocuklar; okul öncesi dönemde problem çözme konusunda, güvenli bağlanma gerçekleştirmiş çocuklara göre daha sorunlu olmaktadırlar. (Zeenah vd., 1997) Ayrıca, yine güvensiz bağlanan çocukların; okul öncesi dönemde daha rahatsız, huzursuz, akran ve öğretmenlerine karşı daha saldırgan oldukları ve sorumluluklarını yerine getirmedikleri gözlenmiştir. (Bartholomew vd., 1991, Denham 1994) Bunlara ek olarak bağlanma konusunda sorunlar yaşamış çocuklar ileriki yaşlarda ilişki kurma ve yakınlık gösterme konusunda da sorun yaşayabilmektedirler. Bir başka araştırma da bağlanma konusunda sorun yaşayan çocukların depresyona sahip olma riskinin yüksek olduğunu da göstermiştir. (Sümer vd., 2009: 63)
Toparlayacak olursak, araştırmaların gösterdiği verilere bakarak bebeklerin küçük yaşlarda -hatta ilk doğduğunda bebek daha çıplakken annenin onu göğsüne dayamasıyla- başlayan, anne (bakım veren kişi) ile edindiği iletişimin ve bağlanmanın etkisinin ilerleyen yaşlarda da devam ettiği görülmektedir. Bu sebeple, bebeğin ağlama vb. gibi ihtiyaç gösteren davranışlarına soğukkanlılık ve tutarlılıkla verilen cevaplar bebeğin bakım verene güvenli bağlanmasına yardımcı olacaktır.
KAYNAKLAR:
Keskin G., Çam O., (2007), Bağlanma süreci: ruh sağlığı açısından literatürün gözden geçirilmesi. Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi. 23 (2) : 145-158,
Tüzün O., Sayar K., (2006) Bağlanma kuramı ve psikopatoloji. Düşünen Adam. 19(1):24-39
Sümer N., Selçuk E., Ünal S., Kaya B., (2009), Bağlanma ve psikopatoloji: Bağlanma boyutlarının depresyon, panik bozukluk ve obsesif-kompulsif bozuklukla ilişkisi. Türk Psikoloji Dergisi. 24 (63), 38-45