Bizler hayata boş bir şişe, boş bir kutu gibi başlarız. Bizleri dolduran yani kişiliğimizi oluşturan ve geleceğimize yön veren önce ana-baba sonra ise sosyal çevremizdir. Birçok toplumda ebeveynler çocuklarını kültür ve geleneklerine göre yetiştirmektedir. Baumrid ‘e göre otoriter, demokrat ve izin verici olmak üzere üç çeşit tutum bulunmaktadır. Otoriter ailelerde kuralcılık ön plandadır, ebeveynler bazen farkında bile olmadan çocuklarının isteklerine bakmaksızın kendi isteklerine duygu, düşünce ve doğrularına göre çocuklarını yönlendirmek ister yönlendiremez ise bağırma, kızma, psikolojik baskı, duygu sömürüsü, küsme veya cezalandırma yöntemleri uygulamaktadır. Demokratik ailelerde bireyselcilik önemli bir faktördür, ‘ben bunu istiyor ve doğru buluyorum değil, sen ne istiyorsun seni koşulsuz destekliyorum’ düşüncesi hakimdir. Kuralları anne baba değil çocuk kontrol etmektedir. Çocuğa mental ve fiziksel sınır koyulmaz, ceza yöntemi uygulanmaz ya da nadir uygulanmaktadır. (Baumrind 1967, 1971; Akt. McGıllıcuddy,2007). Demokrat ailelerde çocuğa aile tarafından mutlak kabul ve destek sunulmaktadır bu durum çocuğun hata yapma riskini en aza indirmekte aynı zamanda aileye olan güvenini desteklemektedir. Maccoby ve Martin’e göre izin verici tutum iki ye ayrılmaktadır; izin verici/müsamahakâr ve izin verici/ihmalkârdır (Yılmaz,1999).
Baumrid’ in çalışmalarından sonra çocuk, ergen ve yetişkinler üzerinde kapsamlı bir araştırma yapılmıştır, araştırmaya göre otoriter ailelerde yetişen bireylerde akademik başarı düşük olmakta, kişi ‘hayır’ diyememekte, benlik saygısı ve özgüveni düşük olmakta, takım çalışmalarında genellikle başarısız olabilmekte, arkadaş ilişkilerinde zorlanabilmekte, kendini ifade ederken çekinerek ya da korkarak ifade etmektedirler. Demokrat ailelerde yetişen bireylerde ise başarı seviyesi daha yüksek, bağımsız davranan, istek ve hayallerini gerçekleştirebilen, benlik saygısı ve öz sevgisi yüksek olan kişiler olarak gözlemlenmiştir, Çocuğun isteklerinin ailesi tarafından kabul edilmesi ve dikkate alınması, yetişkinlik döneminde daha girişken, öz sevgisi ve özgüveni yüksek bir birey olabilmesine oldukça katkı sağlamaktadır. (Baumrind, 1967, 1989; Maccoby ve Martin, 1983; Steinberg, Elman, & Mounts, 1989; Steinberg, Lamborn, Dornbusch, & Darling, 1992; Stice & Barrera, 1995; Özcan,1996; Slicker, 1998; Haktanır ve Baran,1998; Örgün,2000; Erkan,2002; Wolfradt, Hempel, & Miles, 2003). Otoriter ailede yetişen çocuklar, yetişkinlik dönemlerine giriş yaptıktan sonra kendisinde gözlemlediği öz güven eksikliği ve öz sevgisizlikten rahatsız olabilirler. Kişinin arkadaşlarına, ailesine, çevresindeki kişilere ‘Hayır’ diyememesi, kendine kısıtlamalar konulması, isteklerine saygı duyulmaması ve problemlerle baş edememesi kişi için bir psikolojik ızdırap haline dönüşebilir. Kişiliğimiz oturduktan sonra değiştirebilmek elbette ki zordur fakat imkansız değildir. İçimizdeki duygu ve düşünceleri serbest bırakabilmek, isteklerimizi ifade edebilmek için öncelikle kendimizi sevmeye başlayarak daha sonra ise ana-baba ve çevremizdeki insanları affederek işe koyulabiliriz. Unutmayınız ki birçok davranışlarımız alışkanlıklardan ibarettir. Kendimizi ifade etmeyi ve bireyselciliği alışkanlık haline dönüştürebiliriz.. Her insan çok değerli ve biriciktir. Sizlere farkındalığınızın yüksek olduğu ve kendinizi çokça sevdiğiniz bir hayat diliyorum