Künyesi
İlk baskı : Sinan Yayınları 1973
34.Baskı : İletişim Yayınları, İstanbul
Kapak Fotoğrafı : Ara Güler
Sayfa Sayısı : 479
Leylayla Mecnun'dan Poyraz Karayel'e oradan da Tiyatro sahnelerine kadar sanatın pek çok alanına konu olmuş, Oğuz Atay'ın 1973 yılında yayınlanan romanı Tehlikeli Oyunlar'da postmodernizmin izleri görülürken bilinç akışı tekniğini de ustaca kullanıyor. Roman Oğuz Atay'ın kitap boyunca psikolojisini derinlemesine ele alacağı karakteri Hikmet Benol'un bir gün hayattan emekliye ayrılmaya karar vererek gecekonduya yerleşmesiyle başlayıp 18 bölümde sona eriyor. Peki kimdir bu Hikmet Benol? Zannımca roman tarihinin unutulmaz karakterlerinden biridir. Hem bizden çok farklı hem de içimizden biridir o. Zaman zaman kızsak da onu anladıkça ona hak verir ve onu severiz. Çocuk gibidir Hikmet. Ne zaman ne yapacağı belli olmadığı gibi heyecanlarını, korkularını da gizleme gereği duymadan tüm coşkusuyla yaşar. İnsanlardan takdir alabilmek onların hoşuna gitmek esasındaysa kendini sevdirmek için türlü oyunlar oynar. Toplum tarafından ihmal edilen bir çocuktur Hikmet;görülmek isteyen ama görülmeyen. Nitekim ani bir kararla evlendiği Sevginin de zaman içinde onu anlamadığını ve ihmal ettiğini düşünmesi üzerine evlilikleri boyunca iki kişilik yalnızlığı yaşamışlardır bu gibi sebeplerle kitap boyu ona acımakla sevmek arasında gidip gelir okur da. İkirciklidir Hikmet yapılması gerekenle yapmak istediği arasında gider gelir. Freudyen bir bakış açısıyla ele alacak olursak id-superego çatışması içinde yaşayan ve çoğunlukla iç güdüleri temsil eden id'in galip geldiği bir başka deyişle kafasına eseni yapan, önce yapıp sonra düşünen bir karakterdir. Ki bu da onu tutarsızlığa iter. Bununla birlikte toplum normlarına uymakta zorlanır, herkes gibi olmak için çoğunlukla ''mış gibi'' yaparak hayatı oyunlarla birleştirir. Ben-olma mücadelesi içindedir Hikmet. Kendisiyle daima içsel bir savaştadır. Monologlarını okurken bu çatışmayı çok net bir şekilde anlayabiliriz. Sanki ikiye ayrılmıştır ve id'in yap dediklerini toplumsal yanımız olan superego onaylamaz ve bu da hep bir çatışma doğurur. Bu yatışmadan yorgun düşen Hikmet, Sevgi'yi terk ederek gecekonduya yerleşir ve gecekondu yaşantısı içinde huzur bulacağına inanır. Asıl İhtiyacının benliğini örselemeden onu olduğu gibi kabullenecek birisi olduğunu kendisi gibi eşinden ayrılmış olan emekli Albay Hüsamettin Tambay'la tanışınca fark eder. Ve gecekondu yaşantısı içinde kendisiyle olan savaşını kazanması ve benliğini bulması süreci ele alınır. Hikmet Benol'un yaşantısı flashbecklerle yansıtılır okura. Hikmet, iktisat fakültesi 2. sınıftayken babası işten çıkarılır ve maddi sıkıntılarla geçen zaman içinde babasının kahrını daha fazla çekemeyen annesinin bileklerini keserek intihar etmesi üzerine babasının kendini içkiye vermesi ve onun da ölümüyle Hikmet'in evlenmesi-boşanması sonrası gecekonduya taşınarak toplumdan kendini soyutlaması ve git gide önce topluma sonra da kendine yabancılaşması benlik mücadelesi ekseninde işlenir. Oyun yazarı ve tiyatrocu kimliğiyle karşımıza çıkar Hikmet. Fakat 2.sınıf bir tiyatrocudur. Piyeslerde hep yan rolde veya figüranlıktadır. Bir türlü istediği gibi asıl role gelemeyeceğini anlayınca tiyatroculuğu da yalnız gecekonduda Albayla birlikte oyun yazarak ve tek başına sahneleyerek sürdürmeye çalışır. Fakat Tüm bunlar bir metafordur. Hikmet Benol oyunlar yoluyla toplumsal kargaşanın altında yatan gerçekliği sorgulatır ve çoğumuzun gündelik hayatta ''mış gibi'' yaptığımız durumları akıllara getirtir. Hikmet yakın arkadaşı olan Dumrul'un sevgilisi Bilge ile tanışınca görüldüğünü özelde anlaşıldığını hisseder. Zannımca aradığı ilgi ve alakayı Bilgede bulur. Bilge onunla ilgilenir, oyunlarını dinler yargılamaz veya alaya almaz. Onun yanında ''mış gibi'' yapmak zorunda kalmaz Hikmet. Bu nedenlerden dolayı sever Bilgeyi. Ama sevgisi de dikenlidir Hikmet'in. Gel-gitli ruh hali ilişkilerine de yansır ve Bilge'yi ağlatır. Hemen sonra pişman olup kendini suçlar. Bu pişmanlıkların birinde Bilgeye bir mektup yazar ve söylemek istediklerini tüm çıplaklığıyla anlatır. Edebiyat tarihine damga vuracak bir mektuptur bu.
Bilge ingilizce çalıştırır Hikmet'e. Karşılığında Hikmet'in oyunlarına dahil olmak ister. Bu ilgi Hikmet'in hoşuna gitse de kabul etmez. Çünkü aradığı bilgeliği Bilgede bulamaz.
Oğuz Atay romanında isimleri rastgele seçmemiştir. Bilge'nin Bilgisizliği temsil etmesi gibi Sevgi de sevgisizliği temsil eder. Sevgide aradığı anaç sevgiyi bulamaz. Bir zıtlık söz konusudur. Sevgisiz bir evde büyüdüğünden sevmeyi bilmez Sevgi de. O da ihmal edilen bir karakterdir fakat Hikmet'in aksine doğduğu evde bulamadığı ilgi ve alakayı dışarıda aramaz. Soğuk ve mesafeli bir karakterdir. Nitekim bu gibi sebeplerden çok sürmez evlilikleri ve annesi gibi o da terk edilir. Bu da bize kızlar annelerinin kaderini yaşarlar tezini anımsatır.
3 katlı gecekondunun en alt katında emekli albay Hüsamettin Tambay oturur. Albay da gençliğinde Hikmet gibi kafasına eseni yapan bir karakterdir. Nitekim emekli olunca o da hayattan elini eteğini çekmiş arada bir uğrayan asker arkadaşları dışında kimseyle görüşmez olmuştur. Eşiyle neden o kadar yıldan sonra ayrıldıklarını da hiçbir zaman öğrenemeyiz. Hikmet'le birlikte tarihi oyunlar yazarlar. Hikmet çok fazla konuştuğu ve hep girişlerle oyalandığından hiçbir zaman bu oyunları tamamlayamazlar. Hikmet yalnız yaşantısı içinde en çok Albayla konuşur. Kafa karışıklıklarını en çok ona anlatır. Öyle ki Korku bölümünde Albayla birlikte psikanaliz bile yaparlar. Hikmet koltuğa uzanır ve bilinç altını açığa vurur. Albay onu dinler, anlar zaman zaman Hikmet evladım.. ile başlayan öğütler verir zaman zaman kızar ama bunu öyle yumuşak yapar ki Hikmet'i kırmamaya dikkat eder. Hikmet Albay'ın söylemlerini öyle içselleştirir ki Albay yokken bile kafasının içinde onunla konuşmaya ona cevap vermeye devam eder. Bu içselleştirme öyle bir boyuta gelir ki romanın sonlarına doğru Albay'ı kafasından uydurduğunu düşünür. Okuru da ikilemde bırakır tüm bu gecekondu yaşantısı Hikmet'in yaralı aklının ona oynadığı tehlikeli bir oyun mudur yoksa gerçek mi?
Gecekondunun 2. katında Hikmet onun üst katında da dul kadın Nurhayat oturur. Nurhayat hanım da askerdeki oğluna mektup yazdırmak için Hikmet ile görüşen okuma yazma bilmeyen bir karakter olarak karşımıza çıkar. O da Hikmet'i eleştirmez, yargılamaz salt dinler. pek anlamasa da ses etmez. Bakkal rıza da ara sıra karısıyla birlikte çıkıp gelir hep birlikte otururlar. Türk filmi havasında geçen gecekondu yaşantısında Hikmet Nihayet büyük oyunu için seyirci bulabilmiştir. İçsel ve dışsal hesaplaşmalarını tamamladığında romanın sonunda büyük oyununu sahneye koyar. Oğuz Atay romanında Hikmet üzerinden toplumsal düzeni ironik bir dille eleştirirken aydın insanın düşüncel bunalımlarını da okura aktarıyor. Daha önce Oğuz Atay okumadıysanız Tehlikeli Oyunlar'dan başlamanız hiçte yanlış bir karar olmayacaktır benden söylemesi