Yaşadığımız kayıptan sonra bilmediğimiz, tanımadığımız ve tanımlayamadığımız bir renge bürünür hayatımız.
Üzüntü,acı,kaygı,korku,öfke,yalnızlık barındıran belirsiz bir renk bu. Ardından gelen yas tutma zorlayıcı,stresli,yorucu ama doğal bir süreçtir. Bu bir çeşit kaybı kabul etme, bununla yaşamaya alışmaya çalışma ve hayatı yeniden düzenleme dönemi. Kesin, belirgin sınırları ve sırası olmamakla birlikte yas sürecinde belirli evrelerden geçeriz. İlk anda yaşanılan şaşkınlık ve hissizlik yerini inkara,kaybı reddetmeye bırakır. Daha sonra “neden ben ?” öfkesiyle karşılaşırız. İnkar etmeyi bırakıp gerçekle yüzleştiğimiz “çaresizlik” evresinde kayıpla gelen o tanımlayamadığımız rengin hayatımızdan hiç gitmeyeceğini sanırız. Oysa son evrede kaybı kabullenmeye başlar,tepkilerimizin şiddetini azaltır ve o rengi kendi renklerimize katmayı öğreniriz.
“Kayıp” demek birinin dünyadan ayrılması mıdır? Sadece kişilerin kaybında mı yas tutarız? Yas süreci yalnızca ölümün ardından gelen bir süreç midir? Kaybedilen mevki için,iş için,aşk için,sağlık için yas tutmaz mıyız?
“ Kaybetmek” kelimesini ne kadar çok kullanıyoruz hiç düşündünüz mü?
“Sağlığımı kaybettim.”
“Geleceğe olan umudumu kaybettim.”
“İşimi kaybettim.”
“Beni eskisi kadar sevmiyor,onu kaybettim.”
“İnsanlara güvenimi kaybettim.”
“Kendime inancımı kaybettim.”
“Yeteneğimi kaybettim.”
Yas sürecinden bahsederken “kaybetmek” kelimesinin ağır bir kelime olduğunu fark ettim.Sanki bahsedilen durumun yaşanması tamamen kişinin elindeymiş gibi insana yük veren ,suçlayıcı bir kelime. Kayıp,ölümle ilişkilendirilen bir kelime olduğundan bunu yaşantımızdaki diğer olaylarda kullandığımızda farkında olmadan kayıp ve yok olmayı bir tutuyoruz.
Bebekler ilk aylarında göremedikleri kişi ve nesnelerin tamamen yok olduklarını sanırlar.
Düşürdükleri oyuncak için,odadan ayrılan anne için ağlamaları bu sebeptendir. Sekizinci aydan itibaren nesne sürekliliği kazanırlar ve görmeseler bile nesnenin var olmaya devam ettiğini anlamaya başlarlar. Düşen, kaybolan oyuncak için ağlamak yerine onu ararlar çünkü yok olmayan bir şey aradıklarında bulunacaktır. Kişi veya nesneyi görmediğinde onları aramaya çalışıyorsa bebek nesne sürekliliği kazanmış demektir,artık nesnelerin kaybolduklarında bile yok olmadıklarını öğrenir. (Piaget, 1952)
Şimdi “kaybettim” diyerek kurduğunuz cümleleri hatırlayın ve kaybettiğinizi düşündüğünüz her ne varsa onu arayın .(Tıpkı bebeklikte öğrendiğimiz gibi)
Sevgi de aşkınız, umudunuz, işiniz, sağlığınız, güveniniz, inancınız, yeteneğiniz yok olmadı. En fazla kaybolmuş olabilir ve emin olun aramaya değer. Kendinize iyi bakın ve aramaktan vazgeçmeyin.
Tüm kayıplarınızı bulmanız dileğiyle.
Gizem Seval