Psikolog Merve SAYAR
Temel fantazmın içerisinde öznenin konumuna bakılır , hangi nevroz tipine sahip olduğunu anlamak için.Bunun yanında defansına (savunma tipi/yer değiştirme) bakılır. Obsesifin, histerikten farkı; Histerikte amnezi vardır, ancak obsesyonel hatırlar, olağan bir şey gibi. Obsesyonda, öznenin ulaşmak istemediği enerji ve travmatik olay ile şimdiki ritüeli arasındaki bağlantıya bakarız.(Yer değiştirme)
Freud ve Lacan semptomun bir soru sorma biçimi olduğunu söyler ve bu soru seksüalite ve/veya ontolojiyle ilgilidir.
Obsesifin sorusu histerikten konumu gereği farklıdır, ‘Ben ölümüyüm ?/ Canlı mıyım?’
Histerik ise ‘Ben senin için neyim?’ der.
Ve cevabı aldığı gibi kaçar.Peki travma nasıl ritüele dönüşür?
’Bastırma’ .Geri getirme. Bizim için önemli olan budur, yaşamın durmaksızın içindedir çünkü. Histerikler ise mağduriyetten bahsederler. Yakınma, onları var eden şeydir. Varlık dayanağıdır, şikayet. Ancak obsesyoneller şikayet etmek yerine karşılarındaki kişinin sorumsuz olduğunu düşünür.
Yani; Patolojiler → Özne Konumları → Temel fantazm(gösterimi) → $ ◇ a
Tiksenme → Histerik (konum), Suçlu → Obsesif (Konum/ Anneden ayrılma)
Basırmalar, bastırılan şeyin ne olduğunu öğrenmemizi katalize eder. Freud, çocuğun kendilik hissi olmadığını ve bununla birlikte ‘ben’ denen psişik yapının kurgu, inşa olduğunu söyler. İşte tam bu noktada bir ayrılma söz konusudur, buna ‘memeden ayrılma’ diyebiliriz. Bununla birlikte nesne kaybolur.Kayıp nesne, ömrü boyunca bunu telafi etmeye çalışacak. Histerik kaybındaki temel fantazm şudur; Histerik, kendisini ötekinin kaybettiği, eksik olan nesne olarak kurar kendisini.Bundandır ki histerik nesneye kayıtsızdır. Yani, anne eksik. Obsesifin temel fantazmı ise ayrılığı kendisinin memeyle olan ilişkisi üzerinden kurarak bunu aşmaya çalışır (Bütünlük). Bundandır ki onun nesnesi Lacan’ın tanımladığı küçük a nesnesine dönüştürür memeyi. Çünkü eksiklik ona bütünlük vaat ediyor.
Arzu → Bütünlük - Meme → obje a
Bütün bunlarla birlikte şunu diyebiliriz psikanaliz sayesinde ; Küçükken yaşanılan travmatik deneyim özneyi kurar. Onu, o yapar.
Histerik , sürekli bir şeyler arzular ancak gariptir ki psişik yapısındaki karşılı bunun tam tersidir. Yani aslında en son istediği şey onun gerçekleşmesidir çünkü o, onun varlık dayanağıdır. Lacan’ın da dediği gibi ‘ Arzu, arzulamaya devam etmenin arzusudur. ’Histerik, o nesneye her kavuştuğunda onu değiştirecek. Çünkü Lacan der ki, histeriğin arzusu doymamış arzudur. Emma’yı hatırlarsak bu meşrulaşır, Emma deneyimi yaşadığında ahlak öncesiydi, iyi- kötü, doğru-yanlış yoktu. Onu var eden şey, travmatik deneyimdi.Ben bir erkek için neyim? Onun sorusuydu. Freud bunu şöyle ifade eder, ‘Keyfin ötesinde acı vardır. ’Lacan’ da şöyle ekler, ‘Arzu bir tür korunma’(enerjiye karşı).
Emma’nın semptomunun bir amacı var ve bize şunu söylüyor; Merkeze ‘beni’ değil, psişik bir enerjiyi koyuyorum. Semptomlar, hastanın cinsel isteklerine kavuşturulmasına hizmet eder. ’Gerçek hayatta ele geçiremediği doyumun yerini tutmaktadır. ’Bunun yanında ‘Direnme’, semptomun ön koşuludur. Semptom, direnmeyle açığa çıkması engellenen bir şeyin yerine geçen bir başka şeydir. Semptomu bir birne karşıt iki şey (enterferans) oluşturur; Bunlar kaynaktan beri birbirlerine müdahale ederler. Yani birbirlerine müdahale etmeden önce zaten var değiller.
X →Y , Y →X müdahalesi. Bastırma eyleminin kendisi geri gelen bastırılan eylemin içeriğini yansıtıyor. O zaman şunu diyebiliriz, Bastırma yok ise bastırılan şey de yok. İdeal ego- Ego ideali → İmaj(İmgesel) →Ötekinin bende görmek istediği şey. (Öyle zannettiğim, kafamda kurduğum.) Arzu hikayesini içinde barındırsa da oradaki nesneye kavuşamayan bir hayat hikayesi var. Oraya geçmesi için bütün hayatını, psişik yapısını yıkması gerekir. Sembolik dediğimiz şeydir bastırma. Sembolik aslında gerçeğin geri dönüşünden başka bir şey değildir.