"Normallik mükemmelliktir: Normallikten ne kadar uzaklaşılırsa, o kadar anormallik var demektir." Bu görüşü savunanlar elbette çıkacaktır. Fakat öncelikle hem anormalliğe hem de normalliğe gelin bakalım derim.
Genelde çevremizde gördüğümüz, bizden farklı görünen ve bizden farklı davranan kişileri ayırt etmek kolaydır. Çoğu zamansa böyle kişileri anormal olarak değerlendiririz. Çünkü standartlaşmış kalıplardan farklıdırlar, boyları çok uzun yada çok kısadır ve ya zeka olarak geride yada tam zıttı çok zekidirler. Buna göre bakarsak çok bilinen Einstein gibi daha bir çok bilim insanı da anormaldi. Ama anormallik bundan çok daha karmaşık!
Psikolojik açıdansa anormallik psikopatoloji olarak karşımıza çıkar. Yani kişinin davranışlarının akla uygun olmaması, kendisine ve çevresine zarar verecek nitelikte olmasıdır. Günümüzde ise yine psikolojik olarak anormallik tanımı genel geçer bazı kavramlarla açıklanır. Deviance (sapma), distress (sıkıntı), dysfunction (işlev bozukluğu) ve danger (tehlike). Anormal ve normal insanları yine de bazen birbirinden ayırmak mümkün olmayabiliyor. 1970'lerin başında yapılan bir antipsikiyatri çalışması bize bunu net olarak gösterir:
" 'Normal' zihinsel yönden sağlıklı sekiz araştırmacı tanı alarak kendilerini akıl hastanelerine yatırtmaya çalışırlar. Araştırmacılardan yedisi belirttikleri semptomlarla şizofreni tanısı alıp hastaneye yatırılırlar. Bir süre sonra durumu itiraf edip semptomları olmadığını ve kendilerini iyi hissettiklerini açıklarlar. Taburcu edilmeleri üç haftayı bulur. Hastaneye yatırılırken tek belirttikleri semptom ise sesler duymaktır! Demek ki, normal, sağlıklı insanlara da kolayca 'anormal' tanısı konulabiliyordu. Peki, bunun tersi de olamaz mıydı?"
Anormal ve normal arasında hassas bir ayrıma gitmek önemli olsa da anormal olarak tanımlanan davranışlar bir çok değişkenden etkilenir. Tarihsel süreçleri ve kültürel farklılıkları buna örnek verebiliriz. "Eş cinsellik çok da uzak olmayan bir tarihe kadar akıl hastalığı olarak kabul ediliyordu." Hala içinde bulunduğumuz kültürün normal olarak kabul etmediği ama dünyanın bir çok yerinde normal sayılabilecek davranışlar mevcut. Bunun tam tersi de doğrudur. Zamanla anormal kavramına yüklediğimiz anlamlar yerini normalliğe bırakıyor.
Çok eski zamanlarda ise insanlar anormalliği delilik olarak adlandırıyor (günümüzde artık böyle adlandırılmadığını varsayarak), bu davranışların kontrol edilemeyen regresyonlardan (gerileme) kaynaklı olduğunu düşünüyorlardı. 1800' lü yıllara kadar ise anlamlı tedavi edici yöntemlerin henüz bulunamamış oluşu da bu insanların toplum tarafından çeşitli şekilde cezalandırılmalarına ve ölüme mahkum edilmelerine neden oluyordu.
Anormallik öyle bir kavram ki toplumsal, kültürel, zamansal ve mekansal hatta bireysel olarak değişiyor. Toplumda aktör ve gözlemci rolündeyken sizin anormal kavramınız değişmeden aynı kalabiliyor mu? Tabi ki Hayır! Çünkü her zaman kendimizi kayırma özelliğimiz vardır. Peki şimdi kendimize soralım, "Anormallik nedir?" sorusuna verebileceğimiz tek bir yanıtımız mı var gerçekten? Ya da normallik dediğimiz şey nedir?
Psikolojik Danışman Büşra Nur CEYHAN