Öz şefkatli farkındalık kavramı psikoloji literatürü için yeni sayılabilecek bir kavram diyebiliriz. Bu kavram kısaca, kişinin hatalar yaptığı, başarısızlıklar yaşadığı durumlar da dahil olmak üzere hayattaki her durumda kendisine anlayışla, sevgiyle, belirgin bir öz anlayış ile yaklaşabilmesidir.
Sevdiğiniz, güvendiğiniz bir arkadaşınızı düşünün, zor bir zamandan geçerken ona nasıl yaklaşırsınız? Suçlu olsa, hatalı olsa bile ona kendisine kızmamasını mı söylerdiniz, onun yaralarını sarmaya, ilerleyebilmesi için cesaret vermeye, yanında olmaya mı çalışırdınız? Yoksa acısını daha da arttıracak şekilde: “Nasıl böyle bir duruma düşersin, ne kadar yetersiz, beceriksiz davranıyorsun, sen bunları hak ediyorsun” benzeri cümleler mi kurardınız? Sanırım ikincisini çoğumuz seçmeyiz. Peki kendimize karşı, zor anlarımızda neden destekçi ve şefkatli olmak yerine eleştirel oluyoruz? Kendi kendimizin dostu neden olamıyoruz? Bunun birkaç açıklamasından bahsediyor kuramcılar: İlki eleştirel ve mükemmeliyetçi ebeveyn sesine maruz kalınmış bir çocukluk olabilir. En küçük hatalarımız dahi anne babamız tarafından reddedilip aşağılanmamıza sebep olmuşsa, haliyle kendimize tahammül eşiğimiz de düşük olacaktır. Ancak kendi kendimizle içsel konuşmalarımızdaki o acımasız sesi fark etmek, değişim için önemli bir adım olabilir.
Bir diğer sebep ise “Kimse senin kusurunu görmeden kendin düzelt!” mantığında olmaktır. Yani hataya, başarısızlığa dayanamayız çünkü bunlar zayıflık demektir bazılarımız için ve kimse bunu fark etmesin diye kendimize kızar, kızarak çözüm yolları bulup düzeltmeye zorlarız kendimizi. Sanki baskı altında sorun çözmek kolaymış gibi bir de kendimiz sorun yaratırız kendimize. Oysa yaşam boyunca en çok konuştuğumuz, en çok vakit geçirdiğimiz kişi yine kendimizizdir. Eğer kendimize şefkatli bir iç ses oluşturabilirsek, kendimizi yanlışlarımız için suçlamayı, yargılamayı bırakıp yakın bir arkadaşımıza yaklaşır gibi anlayışla yaklaşabilirsek hem aynı hataya tekrar düşme olasılığımız azalacak çünkü durumu sağlıklı bir bakış açısıyla değerlendirebileceğiz hem de kendi ayağımıza çelme takmak yerine kendi elimizden tutup kaldırmayı seçmiş olacağız.
Unutmayalım, öz şefkat geliştirmek bir beceridir ve bu beceri hayatın her anın da kazanılabilir. Çocukluğumuzdan bu yana sürdürdüğümüz işlevsiz tutumlarımız, hayatımızın sonuna kadar devam etmek zorunda değildir, her zaman başka bir yol vardır. Kendimize daha anlayışlı daha sevgi dolu olduğumuz hatta kendimizin en iyi arkadaşı olduğumuz, kimse elimizden tutmadığında bile kendi elimizden tuttuğumuz bir hayat sadece bize bağlıdır.
Psikolog Burak Mert PEHLİVAN