Başlıkta bahsettiğim ‘öznel iyi oluş’ yani iyilik hali algısı, bireyin kendi yaşamını değerlendirmesi ve bunun sonucunda yaşamı hakkında edindiği yargı anlamına geliyor. Yani bireyin kendi yaşam doyumunu değerlendirmesi sonucu ortaya çıkan yargıya öznel iyi oluş deniyor. Peki bireylerin kendi yaşamları hakkındaki değerlendirmelerini etkileyen faktörler nelerdir? Yaşamımız hakkındaki yargılarımız yaşımıza, cinsiyetimize ve kişilik özelliklerimize göre farklılık gösterir mi?
Herhangi bir gruba göre yaşam doyumunun yüksek olarak değerlendirilmesini sağlayan bir faktör, başka bir gruba göre yaşam doyumunun yüksek olmasını sağlamayabilir. Bu sebeple yazımda öznel iyi oluş kavramının yaşa, cinsiyete ve kişilik özelliklerine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini incelemek istiyorum.
Bireyin yaşamında, hoş duygulanımları hoş olmayan duygulanımlarından fazlaysa ve kişinin yaşamının niteliğine ilişkin bilişsel yargısı olumluysa öznel iyi oluşu yüksek olmaktadır. Örneğin olumlu duygular ve doyuma ilişkin bilişsel yargılar evlilik ve iş hayatı gibi çeşitli yaşam alanlarıyla ilgili olabilmekte ve bunların toplamı genel yaşam doyumunu yansıtmaktadır (Tuzgöl Dost, 2005).
Genel yaşam doyumunu etkileyen faktörler kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Örneğin genç yetişkin grubunun yaşam doyumunu etkileyen faktörler ve ergen yaş grubunun yaşam doyumunu etkileyen faktörler farklı olabilir. Bu yüzden, kişinin yaşamından aldığı doyumu, olumlu ve olumsuz duygulanımlara hangi oranda sahip olduğunu, kısacası öznel iyi oluş durumunu en iyi şekilde kişi kendisi analiz edecektir. Çünkü kişinin beklentileri sahip olduğu şartlara göre farklılık gösterecektir.
Ele almak istediğim araştırma , öznel iyi oluşun cinsiyet, yaş grubu ve kişilik özellikleri açısından incelenmesini içermektedir. Bu çalışmada, 14-17 yaş, 19-25 yaş ve 26-45 yaş grubundan toplam 699 (372 kadın ve 327 erkek) kişi yer almaktadır. Ayrıca bahsedilen çalışmada Sıfatlara Dayalı Kişilik Testi, Yaşam Doyumu Ölçeği ve Pozitif-Negatif Duygu Ölçeği kullanılmıştır.
Öznel İyi Oluş ve Cinsiyet:
Literatürde gerçekleştirilen çalışmalarda, bireylerin öznel iyi oluşlarının cinsiyete bağlı olarak anlamlı düzeyde farklı olmadığı bulunmuştur (aktaran: Eryılmaz, Ercan, 2011) ; (aktarılan:Acock ve Hurlbert, 1993; Andrews ve Withey, 1976; Fujita, 1991). Fakat okuduğum araştırmaya göre sadece 26-45 yaş grubunda yer alan erkek yetişkinlerin öznel iyi oluş düzeylerinin kadınlara oranla daha yüksek olduğu bulunmuştur (Eryılmaz, Ercan, 2011). Yani bu çalışmada, 26-45 yaş grubundaki bireyler için çıkan bulgular literatürle örtüşmemektedir. Yazarlar ( Eryılmaz ve Ercan, 2011 ) bu sonucu 26-45 yaş grubundaki kadın katılımcıların cinsiyetleri nedeniyle bazı eşitsizlikler yaşamış olabilecekleri ihtimali ile açıklamışlardır. Bu tezlerini, literatürde bulunan cinsiyet eşitsizliklerinin bireylerin öznel iyi oluşlarını olumsuz olarak etkiledikleri bilgisi ile desteklemişlerdir. Ayrıca yazarlara göre ( Eryılmaz ve Ercan, 2011 ) evli kadınların ev işleri ve çocuk bakımı gibi sorumlulukları üstlenmesi de öznel iyi oluşlarını olumsuz olarak etkilemiş olabilir.
Öznel İyi Oluş ve Yaş:
Literatürdeki bazı çalışmalarda, öznel iyi oluş düzeyinin yaşla birlikte arttığı görülmüş ve belli bir yaştan sonra düşmediği sonucuna varılmıştır (aktaran: Eryılmaz, Ercan, 2011) ; (aktarılan: Ryff, 1989).
Yazımda incelediğim çalışmada, yaş grupları açısından sonuçlara göre, hem 14-17 yaş grubundaki bireylerin hem de 26-45 yaş grubundaki bireylerin, 19-25 yaş grubundaki bireylere oranla öznel iyi oluş düzeylerinin daha yüksek düzeyde olduğu bulunmuştur (Eryılmaz, Ercan, 2011). Yazarlar bu farklılığın nedeninin genç yetişkin yaş grubunun kimlik arayışları sırasında yaşadıkları olabileceğini belirtmişlerdir. Bu dönemdeki bireyler yoğun bir şekilde, toplumsal, cinsel ve meslekî alanlarda denemeler yapmaktadırlar (aktaran: Eryılmaz, Ercan,2011) ; (aktarılan: Erikson, 1968). Toplumsal, cinsel ve mesleki alandaki bu denemeler bireylerin kimliklerini oluşturmalarında büyük rol oynamaktadır. Zaman zaman kişi bu denemeler karşısında kendisini çaresiz hissedebilir ve kendi kimliğini bulamamış olmasından dolayı yaşam doyumunu düşük, duygudurumunu ise olumsuz olarak nitelendirebilir.
19-25 yaş grubunun hayatındaki olası durumlara örnek verecek olursak: üniversite sınavına hazırlanmak, üniversiteyi kazanmak ve aileden ayrı yurt hayatına atılmak, aileden ayrılmanın vermiş olduğu sorumlulukları üstlenmek, tek başına yaşamaya alışmak, ekonomik duruma bağlı olarak part-time çalışmak, üniversite döneminde YDS, ALES ve KPSS gibi sınavlara hazırlanmak gibi durumlar olabilir. Bu gibi durumlar 19-25 yaş aralığında sıklıkla karşılaşılan durumlardır ve çoğu belirsizliği veya yeni bir duruma alışmayı içerdiği için stres verici olabilir. Bu yüzden 19-25 yaş grubundaki bireyler öznel iyi oluş durumlarını daha düşük olarak belirtmiş olabilirler.
Yazarlar da (Eryılmaz, Ercan,2011) bu durumu şu şekilde açıklamışlardır: bu yaş grubunda yer alan bireyler, bir iş ve eş bulma durumu ile karşı karşıyadırlar. Aynı zamanda dünya görüşlerini oluşturmaktadırlar (aktaran: Eryılmaz, Ercan, 2011) ; (aktarılan: Arnet, 2000). Bu dönemdeki genç yetişkinler, her bir alandaki gelişim görevlerini başarıyla atlatabilme çabası içindedirler. Bu görevleri başarıyla atlatabilmek, aynı zamanda zorlayıcı ve ağır olabilir ( Eryılmaz, Ercan,2011) Yazarlar bu bağlamda şu öneride bulunmuşlardır: bahsedilen değişkenlerle birlikte bu yaş grubunda bulunan genç yetişkinlerin öznel iyi oluş düzeylerinin incelenmesi literatüre katkı sağlayabilir.
Bu yaş grubunun kimlik oluşturma serüveninin öznel iyi oluşlarını olumsuz düzeyde etkilemesi bireylerin ekonomik düzeylerine göre de değişiklik gösterebilir. Algılanan yoksunluğun kişilerde sahip oldukları hayat koşullarına yönelik memnuniyet seviyesini düşürdüğü ve depresif belirtiler, stres, utanç ve endişe gibi olumsuzlukları artırdığı ve bu yönleriyle öznel iyi oluşu olumsuz etkilediği literatürdeki çalışmalarda sıklıkla bulgulanmıştır (aktaran: Özdemir, 2019) ; (aktarılan: Lyubomirsky 2001).
Ekonomik kaygısı olan ve kendi kimliğini bulmaya çalışan bir birey, ekonomik kaygısı olmayan ve kendi kimliğini bulmaya çalışan bir bireye göre daha fazla stres sahibi olabilir. Bu noktada, ekonomik kaygısı olan bireyin baş etme stratejilerinin etkin olup olmaması da önemli olmakla birlikte, ekonomik kaygısı olmayan bireyin kimliğini bulma çabaları daha az stresli geçebilir. Daha az stresli bir süreç yaşaması muhtemel olan yüksek ekonomik düzeye sahip genç yetişkin birey öznel iyi oluşunu daha olumlu bir düzeyde belirtebilir.
Öznel İyi Oluş ve Kişilik Özellikleri:
Beş faktör kişilik modeli, dışadönüklük, nevrotiklik ( duygusal dengesizlik), yumuşak başlılık, deneyime açıklık ve sorumluluk alt boyutlarından oluşmaktadır (Doğan, 2013). Öznel iyi oluş ve kişilik özelliklerine ilişkin literatürde, beş faktör yaklaşımındaki dışa dönüklüğün, duygusal dengesizliğin (nevrotiklik) ve sorumluluğun öznel iyi oluşla ilişkili olduğu çalışmalarca ortaya konmuştur (Eryılmaz, Ercan, 2011).
İncelediğim çalışmanın sonuçları da literatürü desteklemektedir. Çalışmada 14-17 yaş grubunda yer alan bireylerin öznel iyi oluşlarını dışa dönüklük, duygusal açıdan dengesizlik ve sorumluluk; 19-25 yaş grubunda yer alan bireylerin öznel iyi oluşlarını dışa dönüklük, duygusal açıdan dengesizlik, yumuşak başlılık ve sorumluluk; 26-45 yaş grubunda yer alan bireylerin öznel iyi oluşlarını duygusal açıdan dengesizlik ve sorumluluk kişilik özellikleri anlamlı bir şekilde açıklamaktadır.
Yaş arttıkça işlevsel olarak önemi azalan dışa dönüklük kişilik özelliği 26-45 yaş grubunda yer alan bireylerin öznel iyi oluşunu anlamlı düzeyde açıklamamış olabilir (Eryılmaz, Ercan,2011). İş hayatında daha aktif olan bu yaş grubu için sorumluluk daha çok aranan bir kişilik özelliği olabilir.
Yazımın başında da belirttiğim gibi yaş ilerledikçe kişinin iyilik hali algısı değişebilir. Bu nedenle yaş değiştikçe öznel iyi oluş kavramının etkilendiği faktörler de değişmektedir. Çünkü yaşa bağlı olarak kişinin önem verdiği değerler ve aslında kişinin kendisi de değişmektedir. Bu sonuçlarda da farklı yaş gruplarında farklı kişilik özelliklerinin ön plana çıktığını ve farklı yaş gruplarında farklı kişilik özelliklerinin öznel iyi oluş ile ilişkili olduğunu görmekteyiz.
Literatürde, bireylerin öznel iyi oluşları ve kişilik özellikleri arasındaki ilişkilerin nedensel olarak açıklanması daha çok nevrotiklik ve dışa dönüklük kişilik özelliklerine yöneliktir (Eryılmaz, Ercan.2011). Yapılan çalışmalarda öznel iyi oluşu anlamlı düzeyde yordayan en önemli iki kişilik özelliğinin dışadönüklük ve nevrotiklik (duygusal açıdan dengesizlik) olduğu belirlenmiştir (Doğan, 2013).
Yazarlar ( Eryılmaz, Ercan,2011) bu noktada 2 kavramı tanıtmaktadırlar: duygusal aktiflik ve duygusal bilgiyi işleme süreci. Duygusal aktiflik, belli kişilik özelliklerine sahip bireyler, o kişilik özelliklerine uygun olarak olumlu ve olumsuz duyguları yaşama isteklerinde bulunacakları görüşüne dayanır. Yani, dışa dönük bireyler, içe dönük bireylere oranla daha fazla olumlu duyguları yaşamayı istemektedirler. Duygusal açıdan dengesiz olan bireyler ise, dengeli bireylere oranla daha fazla olumsuz duyguları yaşamayı istemektedirler (aktaran: Eryılmaz, Ercan, 2011) ; (aktarılan: Rusting, 1998).
Kısacası, kişilik özelliklerimiz bizim yaşadığımız olaylara da yön vermektedir ve yaşadığımız bu olumlu veya olumsuz olaylar, bizim öznel iyi oluş değerlendirmemizi etkilemektedir. Bu araştırma grubunda yer alan 14-17 ve 19-25 yaşları arasındaki dışa dönük bireyler olumlu duyguları; duygusal açıdan dengesiz olan bireyler ise, olumsuz duyguları yaşamayı istemiş olabilirler (Eryılmaz, Ercan, 2011).
Bireylerin kişilik özellikleri olumlu veya olumsuz duyguları yaşamalarına yön verebildiği gibi yine bu kişilik özellikleri bireylerin olayları olumlu veya olumsuz algılamasında da rol oynayabilir. Duygusal bilgiyi işleme sürecine göre kişilik özelliklerine bağlı olarak, duygulara ilişkin algılama, dikkat sürecimiz ve bu duyguları hatırlama sürecimiz farklılık göstermektedir. (Tamir, Robinson ve Clore, 2002). Örneğin; dışa dönük bireyler, olumlu duyguları; duygusal açıdan dengesiz olan bireyler ise, olumsuz duyguları daha çok işleme eğiliminde olabilirler ( Eryılmaz, Ercan, 2011). Aynı şekilde olayları hatırlama sürecinde de dışa dönük bireylerden olumlu duyguları, nevrotik bireylerden de olumsuz duyguları daha çok hatırlamalarını bekleriz. Yani bireylere öznel iyi oluşlarını sorduğumuzda bu bireylerin yaşam doyumlarını, olumlu ve olumsuz duygularını değerlendirirken kişilik özelliklerine göre bir hatırlama ve değerlendirme sürecinden geçiyor olmaları muhtemeldir.
Ayrıca, dışa dönük bireyler, içe dönük bireylere oranla ödüle karşı daha fazla duyarlıdırlar. ( Eryılmaz, Ercan, 2011). Ödüle ulaşan dışadönük bireylerin olumlu duyguları daha sık yaşayacağı söylenebilir. Ödüle ulaşabilmek için diğer insanlarla sosyalleşmeye çalışma ve olumlu ilişkiler geliştirmenin de öznel iyi oluşa katkı sağladığı belirtilmektedir (aktaran: Doğan,2013) ; (aktarılan:Eryılmaz ve Öğülmüş, 2010). Yani, ödüle duyarlı olma özelliği, dışa dönüklerin daha fazla sosyal beceri kazanmalarını sağlar. (Eryılmaz, Ercan, 2011). Bu beceriler sayesinde daha fazla sosyal ilişki geliştiren dışa dönük bireyler içe dönük bireylere göre daha fazla sosyal destek alacaklardır. Bu da onların öznel iyi oluşlarına olumlu katkı sağlamaktadır. Dışa dönüklerin aksine duygusal açıdan dengesiz olan bireyler (nevrotikler) , ödüle duyarlı olmadıkları için ve sosyal beceri eksikliğinden dolayı yakın ilişkilere daha az yönelecekler ve olumlu duyguları daha az yaşayacaklardır (Eryılmaz, Ercan, 2011).
Bu bilgiler kapsamında yazarlar ( Eryılmaz, Ercan, 2011) şu önerileri sunmuştur: ödüle duyarlılık, kişilik özellikleri ve öznel iyi oluş arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmaların yapılması literatüre katkı sağlayabilir. Yazarlara göre (Eryılmaz, Ercan, 2011) çalışmanın en önemli sınırlılıkları ve öneriler: kesitsel araştırma deseninde yürütülmesidir. Aynı konuda hem boylamsal hem de kesitsel çalışmalar yapılabilir. 14-17 yaş ve 19-25 yaş grubundaki bireylerin hepsi öğrenim görmektedirler. Her iki grupta da öğrenim görmeyen bireyler üzerinde de çalışmaların yapılması literatüre katkı sağlayabilir. Bütün yaş gruplarında yer alan bireylerin kronik bir rahatsızlığı ve psikiyatrik bir tanısı yoktur. Benzer çalışmalar kronik rahatsızlığı olan ve psikiyatrik tanısı olan bireyler üzerinde gerçekleştirilerek sonuçlar karşılaştırılarak literatüre katkı sağlanabilir.
Psikolog Yurdanur AKKAYA
Kaynakça:
Eryılmaz, A. ve Ercan, L. (2011). Öznel İyi Oluşun Cinsiyet, Yaş Grupları ve Kişilik Özellikleri Açısından İncelenmesi. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 4 (36), 139-151.
Demir, Y. ve Kumcağız, H. (2020). Ergenlerde Yeme Tutum Bozuklukluğunun Öznel İyi Oluş, Depresyon, Anksiyete ve Stres Üzerine Etkisi. International Journal of Field Education, 6 (1), 24-36.
Tuzgöl Dost, M. (2005). Öznel İyi Oluş Ölçeği 'nin Geliştirilmesi:Geçerlik ve Güvenirlik Çalişması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 3(23):103-111.
Doğan, T. (2013). Beş Faktör Kişilik Özellikleri ve Öznel İyi Oluş. Doğuş Üniversitesi Dergisi, 14 (1), 56-64