Psikolog Hülya YERAL
Zamana karşı yarış! Hepimiz bir koşuşturmanın içindeyiz; maddi sıkıntı, ilişkilerdeki gerilimler, gündelik itiş kalkış...
Günlük yaşamlarımız bizden çok şey bekliyor. Bu beklentilerle hepimiz stres altında kalıyoruz ve bu da beden ve akıl sağlığımızı etkiliyor. Woody Allen'm deyişiyle: "Öfkemi ifade edemiyorum... Onun yerine içimde bir tümör büyütüyorum." Stres sizi nasıl etkiliyor? Kendinizi endişeli mi hissediyorsunuz? Migren ağrıları mı çekiyorsunuz? Kalp ve tansiyonunuzu mu tetikliyor?
Bütün gereksinimlerimiz kendiliğinden karşılansaydı hayat çok basit olurdu. Gerçek hayatta hem kişisel hem de çevresel birçok engelle karşılaşırız. Bir sakatlık gelecek vaat eden bir spor kariyerini sonlandırabilir; gereksinim duyduğumuzdan daha az paramız olabilir; âşık olduğumuz kişi bizi reddedebilir. Yaşamın gerçekleri uyum sağlamamızı gerektirir. Fiziksel ve duygusal sağlığımızın karşısına çıkan zorluklar başa çıkma kaynaklarımızı ve yeteneklerimizi aştığı zaman yaşanan psikolojik durum genellikle stres olarak adlandırılır. Stres zihnin yanı sıra bedeni de etkiler. Zihin ve beden arasında güçlü bir bağ vardır ve stres her ikisini de etkiledeği için zihinsel ve fiziksel sorunları bir arada düşünmek gerekir. Bulgular, özellikle çaresizlik gibi belirli stres koşullarında, vücudun bağışıklık (immune) sisteminde zayıflamaların başladığını ve stresin bağışıklık sistemini bozarak hastalığa yatkınlığı arttırdığını göstermektedir. Zihnimiz dolu ve dalgın ise yani bazı uyum problemleri içerisindeysek vücudumuz gelen zararlı virüslere karşı savunmasız kalır. Uzun süreli stres durumlarının, kanser, kardiovasküler bozukluklar gibi hastalıklar için risk faktörü olduğu yolunda bulgular gün geçtikçe artmaktadır. Burada üstünde durmamız gereken şey kişinin tutumudur. Kişinin stres faktörüne karşı kendini yorumlayabilme gücü stresin üstesinden gelmesi konusunda anahtar rolü oynar.
Herkes uyum sağlamak zorunda olduğu bir dizi kendine özgü gereklikler örüntüsüyle karşı karşıya kalır. Bunun nedeni insanların benzer durumları farklı algılayıp yorumlaması ve ayrıca, nesnel olarak, insanların yüzleştiği stres yaratıcı örüntülerin birbirleri ile bütünüyle aynı olmamasıdır. Ayrıca kimi bireylerin stres altındayken uzun vadeli sorunlar yaşama olasılığı diğerlerine oranla daha yüksektir. Bunun nedeni, kısmen başa çıkma becerilerine ve belirli kaynakların varlığına bağlanabilir. Yüksek iyimserlik düzeyi, daha fazla psikolojik denetim ya da ustalık, yüksek benlik saygısı ve daha iyi toplumsal destek, kişinin yaşamsal stresin üstesinden gelme yeteneğini geliştirdiği düşünülen bireysel özellikler arasında sayılabilir. Insanın kendini yorumlayabilme yetisi de buradan gelmektedir. Neden anahtarlarımızı kaybetmek mutsuz bir evlilikten ya da işsiz kalmaktan çok daha az streslidir?
Bir stres yaratıcının diğerinden daha ciddi olmasının nedenini, belirli bir oranda hepimiz sezgisel olarak anlayabiliriz. (1) Stres yaratıcının şiddeti, (2) kronikliği (yani, ne kadar sürdüğü), (3) zamanlaması, (4) yaşamlarımızı ne kadar yakından etkilediği, (5) ne kadar öngörülebilir olduğu ve (6) ne kadar denetlenebilir olduğu en önemli etkenler arasında sayılabilir. İnsan yaşamının daha önemli yönleri örneğin, sevilen birisinin ölmesi, boşanma, iş kaybı, ciddi bir hastalık ya da olumsuz sosyal tecrübeler çoğu insan için daha güçlü stres yaratıcılar olma eğilimindedir.
Yaşamın erken dönemlerinde yaşadığımız stresin oranı da daha sonraki dönemlerde strese karşı daha duyarlı olmamıza neden olabilir. Stres, birikimli bir etki yaratarak her bir stresli deneyimin sistemi daha duyarlı hâle getirmesine neden olabilir. Hayvanlar üzerindeki çalışmalarda elde edilen bulgular tek bir stresli deneyimin daha sonraki stresli olaylara tepkiselliği arttırabileceğini gösteriyor. Stresli kuyruk şoklarına maruz kalan fareler daha sonra farklı bir stresli deneyime (bir platforma yerleştirilmeye) maruz bırakıldıklarında daha fazla stres hormonu kortizol salgılamıştır. Bu farelerde stresle bağlantılı başka biyolojik değişimler de ortaya çıkmıştır. Bu sonuçlar daha önce yaşanan stresli deneyimlerin bizi biyolojik olarak daha duyarlı bir hâle getirebileceğini ve daha sonraki stresli deneyimlere daha fazla tepki göstermemize neden olabileceğini ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, stresin insanı etkileme ve sağlığa karşı savunmasız bırakmasının birçok nedeni vardır. Stresi daha önce yaşayıp bu endişeli duyguya daha duyarlı olmak, kişinin benlik saygısı, yaşam standartları, toplumsal yapı streste etkili olan faktörlerdir. Sorun ele alındığında, çözüm odaklı gitmek kişinin zihinsel ve fiziksel sağlığı açısından önemlidir. Eğer bir sorunun çözümü yoksa o şey hakkında kaygılanmak vakit kaybıdır. Tam tersine eğer sorunun çözümü varsa o şey hakkında kaygılanmak yine vakit kaybıdır. Bu istikrar etkenlerinin yaşamsal deneyimler karşısında daha düşük bir sıkıntı düzeyi ve sağlık açısından daha olumlu sonuçlar getireceği bilinmektedir.
Beden sağlığı zihinde başlar, ruhunu sev ki bedenin seni sevsin.