METAKOGNİSYON
Metakognisyonun ne olduğunu anlamak için önce bilişi anlamamız gerekmektedir. Kişinin bir nesne veya olayın varlığına ilişkin bilgili ve bilinçli hale gelmesi sürecine biliş denir. Biliş aktif olan zihinsel bir süreçtir. Bireyin kendi hisleri, tecrübeleri ya da düşünceleri aracılığıyla bilgi edinme durumudur. Bilişin ne olduğu konusunda kaba taslak bir bilgiye hakim olduysak metakognisyon ve ardından metakognitif terapiyi anlatacağım hazır mısınız?
Hazırsanız başlıyorum..
Metakognisyon kavramından bahseden ilk kişi flavel abimiz, siz hatırlamazsınız sene 1976 nasıl anlatmış ona bakalım: “kişinin kendi bilişsel süreçlerini anlayabilme / hatırlayabilme, bu süreçte gerçekleşen hataları fark edebilme, duyguları hakkında düşünebilme ve duygu/düşüncelerin açığa çıkmasına yol açan olayları saptayabilme becerisidir”. Beni tatmin etti peki ya sizi?
Haydi şimdi üçüncü dalga terapileri adı altında etkinliği bir çok makalede kanıtlanmış metakognitif terapinin ne demek olduğuna ve içeriğine bakalım.
METAKOGNİTİF TERAPİ
Kişinin kendi içsel deneyimlerine yanıt olarak metakognisyonları tarafından belirlenerek verilmiş tepkiler nedeniyle olumsuz duyguların devam etmesi temeline dayanır (Adrian Wells, 2009). Metakognitif süreçlerde gerçekleşen çeşitli bozulmaların; anksiyete bozukluğu ve depresyon gibi psikopatolojilerin gelişimine ve sürdürümüne katkıda bulunduğu düşünülmektedir (Adrian Wells & Cartwrighthatton, 2004). Bu önerme, psikopatolojilerde görülen işlevsiz düşünme şekilleri ve başa çıkma tarzının bazı metakognitif işlevler tarafından belirlendiği ve kişilerin çeşitli yaşam olaylarını zihinlerinde anlamlandırırken bazı olumlu ve olumsuz metakognisyonları izleyerek işlemeleri ile açıklanmaktadır. Metakognitif yaklaşıma göre, psikopatolojinin oluşumu ve sürdürümünde, kişinin zihnindeki düşüncelerin içeriğinden ziyade bu şekilde düşünüyor olmanın anlamlarına yönelik değerlendirmeler daha önemlidir.
Örneğin “olumsuzluklara karşı hazır olabilmek için daima endişe içinde olmalıyım” gibi maladaptif metakognisyonlara sahip bir kişi çeşitli olumsuzluklar ile karşılaşmamak ya da yaşantısının kontrolünü elinde tuttuğunu hissetmek için bir takım önlem alıcı ve kontrol edici davranışlar sergilemeye yönelebilir. Şimdi okuduklarınızı bir metafor yardımıyla anlayalım; Telefonu zihnimize benzetelim gelen aramaları ise aklımıza gelen düşünceler olsun telefonu hiç susmayan birinin aklına gelen düşünceler oldukça fazla olur haliyle ama kişi hangi aramalara cevap verip hangi aramalara cevap vermeyeceğini bilirse bu durum kişinin yaşantısını zora sokmaz. Eğer aklına gelen yada telefonu çaldıran her düşünceye cevap verirse kişi işlevselliğini kaybedebilir. Detached mindfulness düşünce orada dursun ve müdahale etme yani telefonu açma diyor. Yani anlayacağınız telefon zararlı şaka şaka anladınız siz beni. Bu kıymetli bilgilerini benimle paylaşan saygı değer hocam Dr. Anıl Gündüz’e çok teşekkür ediyorum.