Mutluluk hissi bize; ''Şu anda güvenli ve alışık olduğun bir ortamdasın, bunu değiştirmek için çok fazla çaba sarf etmene gerek yok her şey yolunda'' mesajı verir. Üzüntü hissi ise kurulu bir saat gibidir. Bize zorluklarla başa çıkabilmek için daha çok çaba sarf etmemiz gerektiğini ve bu durumu düzeltmeye yönelik bir enerji ortaya koymamızı hatırlatır.
Zihnimiz olumlu ve olumsuz düşüncelerle ilgili adeta bir süzgeç görevi görür. Olumlu düşünceleri süzer ve olumsuz düşünceleri tutar. Çünkü zihin, insanı düşündürmeye, problem çözmeye yöneltmeyi sever. Çok mutlu olduğumuz bir anı düşünelim. En fazla ne kadar sürer bu mutlu an? Fakat üzüntü böyle değildir. Günlerce, haftalarca bazen aylarca bir olaya ya da duruma karşı üzüntü hissedebiliriz.
Üzüntü, olumsuz bir olayı çarpıtmadan tarif edilen gerçekçi algılar tarafından yaratılan normal bir duygudur. Depresyon ise, her zaman, bir şekilde çarpıtılmış düşüncelerin neden olduğu bir hastalıktır. Peki üzüntünün uzun sürmesi neyi belirtir? Üzüntü her zaman sağlıksız bir duygu mudur? Her üzüntü depresyon olarak adlandırılabilir mi? Sağlıklı üzüntü ve depresyonun birbirinden farkı nedir? Beraber inceleyelim.
Bilişsel çarpıtmalar kişinin belirli durumlara ilişkin olumsuz düşünme, algılama ve yorumlama biçimidir. Bilişsel çarpıtmalar sonucu kişide oluşan olumsuz düşünceler kişinin duygu durumunu olumsuz yönde etkiler. Örneğin, bir ayrılığın ya da kaybın ardından duyulan üzüntüde ''Onu kaybettim, paylaştığımız sevgiyi özleyeceğim.'' düşüncesi gerçekçi bir duygudur. Bu düşüncenin aksine ''Bir daha asla sevilmeyeceğim, hiç bir zaman mutlu olamayacağım.'' düşüncesi ise çarpıtmaya dayalı düşüncelerdendir. Hedeflenen bir işte başarısız olmakta üzüntü veya depresyonu oluşturabilir. Hedeflenen bir iş için olumsuz sonuç alındığında ''Bu işte başarısız oldum artık hiç bir işte başarılı olamam. Ben yetersizim, beceriksizin biriyim!'' düşüncesi de yine çarpıtılmış düşüncelere örnektir.
Olay sonucunda duyulan sağlıklı olarak adlandırdığımız üzüntü, çarpıtma olmaksızın gelişir. Üzüntü belirli bir zaman sınırındadır ve özgüveni azaltmaya sebep olmaz. Bu her yaşamda yeri olan sağlıklı bir üzüntüdür. Fakat depresyonda oluşan üzüntü süreklidir ve donuktur. Kişinin günlük aktivitelerini engeller ve işlevselliğini bozar. Sürekli tekrar etme eğilimi vardır ve özgüveni olumsuz yönde etkiler. Kişi kendini suçlu ya da öfkeli hissedebilir.
İlk olarak süre önemlidir. Üzüntü geçici ve kısa süreli bir duygudur. Ancak depresyonda üzüntü kronik bir hal almıştır. Kişi 6 aylık süreçte kendini sürekli üzgün hissediyordur.
Kişi üzgün olduğunda günlük aktiviteleri gerçekleştirmekte zorlanabilir, motivasyon düşüklüğü yaşayabilir fakat kısmen de olsa aktiftir. Depresyonda ise kişi yapabileceği bir çok şeye karşı olan inançlarının büyük bir kısmını yitirmiştir. İşlevsellikte ve günlük yaşantıda sorumluluk almada düşüşler görülür.
Üzüntü duyan kişi üzüntüsünü çevresindeki insanlarla paylaşabilir fakat depresyondaki kişi kendine bir çözüm yolu aramak istemeyebilir. Kendisini yakın çevresinden dahi uzaklaştırabilir.
Asıl bilinmesi gereken şey ise istenen ve istenmeyen olumsuz duygular arasındaki çizgiyi nasıl çizeceğimizdir. Özetle durum şu ki, duygular düşüncelere yüklemiş olduğumuz anlamlar tarafından şekillenecektir. Çünkü aynı olayı yaşayan iki bireyin tepkileri ve duyguları farklı olabilmektedir. Sonuç olarak, asıl belirleyici olan şey düşüncelerdir.
Psikolog Gizem KÜLEKÇİOĞLU