Çevresindeki her türden canlıya, nesneye ve kendisine zarar verici olan, yıkıma yol açan ve özellikle öfke duygusunun yoğunluğunun arttığı davranışlar yıkıcı davranışlar olarak değerlendirilmektedir. Çocuklarda bu durum kendisini pek çok farklı şekillerde gösterebilir. Bunlar karşıt olma karşı gelme ve davranım bozukluğu olarak sınıflandırılabilir.
Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu
Karşıt olma karşı gelme bozukluğu (KOKGB), toplumda yer alan kuralların veya başkalarının yaşamındaki hakların ihlal edilmediği fakat süreklilik gösteren şekilde karşı çıkma, düşman gibi tutumlarda bulunmanın görüldüğü davranışları göstermeyle karakterizedir. Çocukların gelişimi incelendiğinde özellikle 2-4 yaşları arasında karşı gelen davranışlar göstermeleri normal karşılanmaktadır. Fakat bu durum gelişim ilerledikçe sürekliliğini kaybetmekte ve KOKGB yaşayan çocukların gösterdiği davranışların şiddetinden daha düşük şiddette görülmektedir (İmren vd., 2013).
KOKGB olan çocuklarda çevresindeki bireyleri bilerek, amaçlayarak kızdırma durumu görülmektedir. Kendi hatalarını kabul edemez ve sürekli ortaya çıkan olumsuz durumdan başkalarını suçlama eğilimi gösterirler. KOKGB olması için beş yaşının altındaki çocuklarda bu davranışların büyük bir kısmının son 6 ayda görülmesi gerekmektedir. Beş yaşın üzerinde olan çocuklarda ise 6 aylık zaman içerisinde her hafta en az bir kere belirtilerin gözlenmesi önemlidir. Ayrıca karşıt olma karşı gelme davranışlarını değerlendirirken sıklığı, şiddeti, çocuğun cinsiyeti, yaş aralığının yer aldığı gelişim evresi, yaşadığı toplumun kültürü gibi faktörlerin önemini göz ardı etmemek oldukça kıymetlidir (Akdeniz, 2020).
KOKGB yaşayan çocuklar, bekledikleri veya istedikleri gerçekleşmediğinde öfke krizleri geçirebilmektedirler. Bu durum öfke duygusunu bağırarak, başkalarını kızdıracak davranışlar gerçekleştirerek göstermelerine neden olmaktadır. Fakat buradaki önemli bir nokta, KOKGB olan çocukların başkalarına zarar verme, eşyalarını çalma gibi girişimlerde bulunmadığıdır. Davranışları sadece onlardan istenileni gerçekleştirmemek ve kin duygusuyla başkalarını hedef göstererek suçlama olarak belirtilmektedir. KOKGB ortaya çıkışında kalıtımsal, çevresel ve sosyal faktörler etkili olmaktadır. Çocukların karşıt olma ve karşı gelme davranışları geliştirmesinde aile içi dinamiklerin rolü oldukça fazladır. Ailede tanık olunan veya deneyimlenen şiddet, bakım verenlere güvensiz bağlanma, erken dönemde yaşanan travmatik olaylar veya ailenin ihmalkâr tutumları, çocukların düşmanca ve olumsuz davranışlar geliştirmelerine neden olabilecek faktörler arasındadır (İmren vd., 2013).
Davranım Bozukluğu
Davranım bozukluğu çocukluk döneminde oldukça yaygın görülmektedir (Karaman, 2018). APA’ya (2013) göre, bireylerin çevresinde yer alan her türlü canlıya karşı zarar verici, düşmanca davranmayı, başkalarının mallarına saldırmayı ve toplum tarafından belirlenen kurallara, kanunlara uymayıp karşı gelmeyi kapsayan bir bozukluktur.
DSM-5 tanı ölçütlerinde davranım bozukluğu; canlılara saldırganca hareketlerde bulunma, eşyalara zarar verme, çalma veya dolandırma, oluşturulan kurallara önemli boyutta uymama olarak farklı kategorilere ayrılmaktadır. Kategorilerde yer alan belirtilerin üç veya daha fazlasının görülmesi, bu belirtilerin bir yıl veya daha fazla süredir devam ediyor olması ve bir veya daha fazla belirtinin altı aydır sürekliliğini devam ettirmesi davranım bozukluğu tanısı için gerekli olmaktadır (Köroğlu, 2018). Bozukluğun başlangıcı çocukluk dönemi için 10 yaş öncesi olurken, çalışmalarda ergenlik döneminde başlangıç gösteren davranım bozukluğu örnekleri de bulunmaktadır (İmren, Arman vd.,2013).
Davranım bozukluğu olan çocuklarda akla ilk olarak kavgaya eğilimi yüksek, yıkıcı davranışlar gösteren ve öfkeli çocuklar gelmektedir. Ayrıca aileleri ile sürekli zıtlaşmakta ve iletişim kurmakta sorunlar yaşamaktadırlar. Yaşanan bu iletişimsizlik nedeniyle çocukların davranım bozuklukları daha da artış göstermektedir (Yıldırım, 2022).
Davranım bozukluğunda görülen canlılara saldırganlık, yalancılık, kuralları çiğneme, eşyaları çalma veya zarar verme gibi durumlar birçok ortamda görülebilmektedir (İmren, Arman vd., 2013). Yaygınlığı ortalama %7 olmakla birlikte, erkeklerde daha sık görülmektedir (Karaman, 2018).
Yıkıcı davranış örüntülerinde sık rastlanılan saldırgan eylemleri erken çocukluk döneminde incelediğimizde, 1 yaşından 3 yaşına kadar fiziksel anlamda saldırganlığın arttığı söylenebilmektedir. Yaşla birlikte saldırgan davranışlar düşüş göstermektedir. Fiziksel anlamda saldırgan davranışlar erkek çocuklarda daha yüksek seviyededir (Ersan, 2010).
Davranım bozukluğu genellikle 5-6 yaşlarında kendisini göstermeye başlamakta, çocukla birlikte aileye de zarar vermektedir. Çünkü çocuğun okul başarısının düşmesi, ailede iletişim zorlukları, suça yönelme, madde kullanımı gibi problemlerle karşı karşıya kalınabilmektedir (Karaman, 2018).
Davranım bozukluğu kalıtım ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucunda meydana gelmektedir. Diğer birçok bozukluk gibi oluşumunda tek bir faktörden bahsedilmemektedir. Davranım bozukluğu ve karşıt olma karşı gelme bozukluğu arasındaki en önemli farklardan biri, davranım bozukluğunun daha yoğun şiddette olması ve suça karışmayı içermesidir (İmren, Arman vd., 2013).
Davranım bozukluğu tanı ölçütlerini karşılayan çocukların ebeveynleri, bakım verenleri veya öğretmenlerinin, örnekleri gösterilen davranışlar karşısında çocuklara ceza yöntemleri uygulamak yerine, içerisinde bulundukları duyguların onlar için başa çıkılamaz, regüle edilemez bir noktada olduğunu düşünmeleri, atmaları gereken ilk adım olacaktır. Çocukları o anda sakinleştirmeye yönelik çaba gösterirken, sakinleştikten sonra yaptıkları davranışlar hakkında mutlaka konuşulmalıdır. Bu davranışları gösterirken ne hissettikleri, bu şekilde davrandıklarında hatalı ve suçlu konumuna geldikleri ve başkalarının ne hissedebileceği üzerine düşünmesini sağlayarak empati becerilerine katkı sunmak faydalı olacaktır. Yıkıcı davranışların tekrarının önlenmesi için çocuğu rahatlatacak alternatif yöntemlerin bulunması da süreç içerisinde önemli bir noktada yer almaktadır (Kaduson, Schaefer, 2019).
Klinik Psikolog Melike Sevinç